Günümüzde bilim objektiflikten uzaklaştırılarak ideolojik hale getirildiği için din karşıtı görüşlerin malzemesi haline getirilmiştir. Maalesef gençlerimiz din-bilim alanında dinin aleyhine olabilecek bu önyargılı ve sübjektif görüşlerden olumsuz yönde etkilenmektedir. Bir de kendisini âlim ya da din adamı diye nitelendiren bazı kimselerin yanlış din yorumları ve bilim alanındaki tutarsız yaklaşımları gençlerin dini sorgulamalarına ve alternatif açıklamalar peşinden koşmalarına neden olmaktadır.
Gençlerimize sosyal medya mecralarında doğru dini bilgi konusunda rehberlik yapılmadığı takdirde, inanç alanındaki savrulmalar ve keşmekeşliklerin yaşanması devam edecektir. Maalesef bu acı tablonun sonunda gençlerimizin inanç dünyalarında tamiri zor boşluklar ve yıkımlar oluşacaktır. Gençliğimizi, inanç alanında ortaya çıkan şüphe ve tereddüt çıkmazlarından kurtarmanın yolu, bütün sosyal mecra alanlarında onlara doğru dini bilgi konusunda rehberlik yapmaktır.
Son iki yılda Türkiye gençliğinin dinle arasına mesafe koyduğu ve din dışı bazı inanç ve düşüncelere doğru yöneldikleri söylenmektedir. Bu iddia araştırmaya muhtaç olmakla birlikte dönemsel bir konum arz etmektedir. Nasıl ki geçmişte materyalist düşünceye temayüller olmuşsa ve belli bir zaman aşımından sonra tekrar kutsala dönüşten bahsedilmeye başlanmışsa, şimdilerde de gençliğimizin kendi içinde arayışlar yaşaması benzer bir durumu göstermektedir. Toplum, bireylerden oluşur. Bireylerin hayatında olduğu gibi toplumların hayatında da inanç konularında dönemsel olarak daralma ve genişlemeler yaşanabilir. Örneğin, 1950 ve 1960'lı yıllarda sosyal bilimciler; "modernleşme süreçlerine bağlı olarak din, hem toplumsal seviyede ve hem de bireyin zihninde gerileyecektir. Ne kadar çok modernleşme yaşanırsa, sekülerleşmenin hızı da ona göre artış kaydedecektir" iddiasında bulunmuşlardı. 2000'li yıllara gelindiğinde, bu temel görüşün aksine sekülerleşme karşıtı birçok güçlü "dinî canlanmanın" ortaya çıktığı görülmüştür. Her ne kadar değişik etkenlerden dolayı, birey ve toplumlar dinle arasına mesafe koysalar da fıtrat buna izin vermeyecektir. Dinin hareket alanının daraltılması, onun yok edilmesi ya da yok olması anlamına gelmez. Çünkü ekmek gibi, hava gibi, su gibi inanma duygusu da insan doğasının ayrılmaz bir parçasını oluşturur. Özellikle Din Psikolojisi alanında yapılan çalışmalar, dini inancın doğuşla birlikte var olduğunu göstermektedir. İnsanda din duygusu, salt çevrenin fert üzerinde yaptığı etki sayesinde kazanılan bir değer ve davranış değişikliği değildir. Dini istidat ve yetenek insanın özünde mevcuttur. Bunu en iyi anlatan dini terim, fıtrattır. Fıtrat, en geniş anlamıyla, ilahi bir yazılım olup, insanın gerçeği kabul ve idrak etme yeteneğidir. İnsanoğlu bu gezegende var olduğu sürece din de varlığını sürdürecektir. Bütün bir dünyada, artık din; yoksulların, kapıcıların ve taşralıların bir sığınağı değil, kentsoyluların da bir sığınağıdır.
Günümüz gençliğinin inançsızlığı tercih etme nedenleri bireysel farklılıklar gösteren bir konudur. Buna tam olarak inançsızlık demek yerine, dini hayatı tercih ve yaşama konusunda kıyıda durmayı tercih etme denilebilir. Bunun başlıca sebepleri arasında şu hususlardan bahsedilebilir:
Günümüzde her türlü bilgiye erişim kolaylaşmıştır. Gençlerin internette sörf yaparken din-bilim konularında çatışma temelli sunumlarla karşılaşmış olmaları bunun başlıca nedenlerinden birisidir
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız