Allah bizlere sevinmemiz ve kendisine yakınlaşmakta kullanmamız için birçok nimet verdi. Verdiği nimetlerin kendisi tarafından verildiğini unutmamız için de bazen geri aldı. Yani, verdi sevindirdi, aldı hüzünlendirdi. Verdiği zaman şımarıklıktan, aldığı zaman isyandan sakındırdı. Verdiği zaman şükür, aldığı zaman sabır istedi. Peki, bizler hayatımıza bir virgül atıp düşündüğümüzde yukarıda ifade etmiş olduğumuz tavırları takınabildik mi? Sevinmeyi ve üzülmeyi, şımarıklıktan ve isyandan uzak durmayı, şükrü ve sabrı bilebildik mi?
Ömrünü İslami atmosferde geçirmeyi gaye edinen insanların dünyasında tek düşünce vardır. O da iyilik yapmaktır. Onun için de devamlı iyi şeyleri düşünür, bunların planını yapar, onu gerçekleştirmek için çırpınır, iyi şeylerin lokomotifi olur, ya onlara destek verir, ya da en azından vesile olurlar. Çünkü dünyaya bunun için gelmişlerdir onlar.
Hayat, insana bahşedilen ömür sermayesinin adıdır. Bu sermayenin kullanım hakkı insana, sonradan sorulmak üzere verilmiştir. Doğru bir kullanımla sonsuzluklar diyarında sınırsız nimetleri nasıl hak edeceğimizin yolunu ise, bize bu sermayeyi bahşeden Rabbimiz bildirmiştir. Bizlere düşen görev, bu sermayeyi istediğimiz gibi kullanırken ara sıra molalar verip, hayatımıza virgüller atarak geçmişe yönelik bir hesaplaşma yapmaktır. Böyle bir hesaplaşmanın yolu ise düşünmektir. Düşünmek, insan olmanın bir gereğidir. Ama insan olmak için yeter sebep değildir. İnsan, düşünerek ve hareket ederek var olduğunu kanıtlar. İnsana mahsus olan düşünerek hareket etmek, kendi kendisini ve başkalarını değiştirmek demektir. Düşünce, pratiğe etki ettiği zaman değer kazanır. K. Kerim'de ısrarla üzerinde durulan düşünce ibadeti, işte bu şekilde pratiği yönlendiren bir düşünmedir. Modernizm, insanı bu yetisini kullanmaktan alıkoymak için birçok yol ortaya koymuştur. Günümüzde teknoloji de en fazla modernizmin bu amacına hizmet için kullanılmaktadır, tv, internet, sosyal medya ve çeşitli spor oyunları hep bu amaca hizmet için kullanılır. İnsan, düşünme yeteneğini kullanamadığı zaman kişiliğini ve şahsiyetini kaybetmektedir. Çünkü düşünen insan şahsiyetlidir ve niçin var olduğunun farkındadır. Hz. İbrahim (as) düşünerek Rabbini bulmuş ve hayatını bu düşüncesiyle şekillendirerek putları kırmıştı. Bizim de Hz. İbrahim gibi düşüncelerimizi pratiğe yansıtmamız gereklidir. Öncelikle bizleri düşünme ibadetini yerine getirmekten alıkoyan sebepleri ortadan kaldırarak İşe başlamalıyız. Bu sebepleri ortadan kaldıramazsak bizleri yönlendirecek düşünceleri de üretemeyiz. Daha sonra Rabbimizin bize bahşettiği akıl nimetini sahip olduğumuz bilgiler üzerinde kullanmalıyız.
Allah bizlere sevinmemiz ve kendisine yakınlaşmakta kullanmamız için birçok nimet verdi. Verdiği nimetlerin kendisi tarafından verildiğini unutmamız için de bazen geri aldı
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız