Tenkit yapacağız elbette. Ama tenkidi harekete geçiren bir teklifimiz varsa, tenkit bizi çağın ağlarına ve bağlarına düşmekten kurtarabilir. Teklifsiz tenkit, kişiyi, tenkit ettiği yer'e kilitler, eleştirdiği şeyin cenderesine hapseder. Eğer bir teklifiniz varsa, tenkidiniz, önce bir dalga-kırma hareketine dönüşür; sonra da, dalga-kurma hareketine.
Eleştiriyi, matah bir şey sanıyoruz. Oysa çağ körleşmesinin biliş ve duyuş, oluş ve varoluş biçimlerimizi körleştirdiği bir zaman diliminde, eleştiri, eleştireni, eleştirdiği şeyin kafesine tıkayan bir işlev görüyor: Eleştirenin, eleştirdiği şeyi -tersinden- pekiştirmesine, eleştirdiği şeyin yerini ve gücünü muhkemleştirmesine yarıyor genellikle.
Sistem, varlığını karşıtlarına borçlu.
Dikkatli bir ''göz'', sistemin varlığını, anti-sistemik hareketler ve söylemler üzerinden meşrulaştırdığını, pekiştirdiğini ve yeniden-üretmeyi başardığını görebilir.
Bu nedenle, ''en tehlikeli adamlar'', aslında sistemi içeriden eleştiren Noam Chomsky gibi adamlardır: Çünkü bu adamlar, hem sistem karşıtlarının ''gaz''ını alıyor, hem de sisteme -tersinden- ''gaz'' veriyorlar! Sistemin arızalarını tamir etmesine imkân tanıyarak, sistemin nefes borusu gibi bir iş ve işlev görüyorlar.
Bu açıdan, meselâ sözüm ona Amerika'yı eleştiren Holywood filmleriyle, sistemi eleştiren Chomsky'nin "marifetleri" aynı şeye hizmet ediyor: Sistemin, aksayan yönlerini tamir etmesine ve "tam gaz" yoluna devam etmesine.
Bu nedenle, kapitalizmi ayakta tutanlar, anti-kapitalist hareketlerdir
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız