Kendine Muhalefet , Ali Bektaş
Sayı : 504   **
Ribat Dergisi Aralık 2016

Mesnevi

Ali BektaÅŸ

Kendine Muhalefet

  • 30 Eylül 2024
  • 69 Görüntülenme
  • 502. Sayı / 2024 Ekim
Yazarın Diğer Yazıları
Ali BektaÅŸ
Tüm Yazı Arşivi



Peygamberimizin baskın olarak siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal düzlemde muhalif olduğunu söylemek O'na karşı bir haksızlık olur. O, varoluşun sahibine karşı her türden yanlış ve kasıtlı bilginin, insan haysiyetine ve şerefine karşı her türden küçültücü ve ötekileştirici tutum ve davranışın, varlığı ve çevreyi insafsızca tüketmeye odaklı her türden uygulamanın ve yaklaşımın bizzat muhalifidir.

Birbirimize muhalefet etmek yerine önce kendi nefsimize Allah için muhalefet etmeyi göze alabilsek, elimizdeki Kur'an, Hadis, İslam, İrfan aynalarını önce başkasına değil, kendimize tutabilsek herhalde insanlıkta da İslamlıkta da bir yol alabiliriz. Çünkü Hakk'ın huzuruna vardığımızda önce kendi nefislerimizden ve eylemlerimizden hesaba çekileceğiz.

"Hele biz iş bu yola gelmedik riyâ ile

Bu melâmetlik donun bizimle giyen gelsin"

(Yunus Emre)

İslam, insanlık tarihindeki en büyük değişimi gerçekleştirmiş dindir. İslam'ın Hazret-i Âdem'le başladığı kabulü bu ilk cümlenin bağlamı içinde gizli olduğunu varsaydığımız için esas kastettiğimiz Rasul-i Ekrem (sav) Efendimizle Hicaz'da başlayıp on beş asırdır devam eden İslam'dır. Adem (as)'dan, insanlığın ilk peygamberinden gelen tevhid akidesi ve umdeleri de Rasul-i Ekrem'e gelen son vahyin içinde mündemiçtir.

Hazret-i Peygamber'in Arap müşrik toplumunda gerçekleştirdiği inkılap özü itibariyle muhaliftir. Rasul-i Ekrem'in duyurduğu La ilahe illallah sözü, yani kelime-i tevhid, on beş asra yakındır yazılan bütün eserlerde ve yapılan bütün yorumlarda nefy ü ispat olarak değerlendirilir. Önce bir şeyi inkâr eder, bir şeye muhalefet edersiniz, sonra bir başka şeye ulaşıp onu ispat edersiniz, yani onda karar kılarsınız. Demek ki İslam, kelime-i tevhitle başlattığı büyük devrimi muhalefetle yola koymuştur.

İlk dönem İslam toplumunun kurulmasında Hazret-i Peygamber'in şahsiyetinin, emin ve dürüst olmasının ne kadar etkili ve çekici olduğu hemen hemen bütün İslam ve İslam dışı kaynaklarda yer alır. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken bir başka husus, O'nun putlara tapan Mekke aristokrasisine karşı yürüttüğü köklü muhalefetin toplumun ezilen kesimleri üzerinde örneğine bir daha rastlanmayacak şekilde etkili olmasıdır. İlk müminlerin çoğunun kölelerden ve sosyo-ekonomik alt gruplardan olması da bu yüzden şaşırtıcı değildir.

Muhalif dil ve söylem tarihin her döneminde çekici olmuştur. Bugün modern demokrasilerde ve toplumlarda dahi muhalif, sermayeyle siyasi otoriteye karşı durabildiği ölçüde saygı duyulan ve sevilen bir karakter olarak temayüz edebilir. Fakat bizim Peygamberimizin baskın olarak siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal düzlemde muhalif olduğunu söylemek O'na karşı bir haksızlık olur. O, varoluşun sahibine karşı her türden yanlış ve kasıtlı bilginin, insan haysiyetine ve şerefine karşı her türden küçültücü ve ötekileştirici tutum ve davranışın, varlığı ve çevreyi insafsızca tüketmeye odaklı her türden uygulamanın ve yaklaşımın bizzat muhalifidir. Bu yüzden olsa gerek misal âleminde bulunduğu süre içinde Mekke müşriklerinin bütün uzlaşma tekliflerini yüz geri etmiştir. Medine'de şekillenen ilk İslam toplumu içinde de kendi ashabından sadır olan her türden gevşek davranışa karşı durmuş, onay vermemiştir. Kur'an-?ı Kerim'de " Eğer onlara uyacak olsaydın." mealinde başlayan birkaç ayet-i kerime'de O'nun tavizsiz ve muhalif durumu övülür. Çünkü O'nun muhalefeti dünyevî bir gaye taşımamaktadır

Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız

502. Sayı Ekim 2024