Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne inmesi meselesi ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de subûtu kat'î ve manaya delaleti zannî ayetler vardır. Bu ayetler bazı âlimler tarafından Hz. İsa'nın yeryüzüne ineceği şeklinde yorumlanmıştır. Sahih hadis kitaplarında ise Hz. İsa'nın geleceğine dair rivayetler söz konusudur.
Hz. İsa (as)'ın nuzûl-i meselesine geçmeden önce akâit konularında sem'iyyatla ilgili bilginin değeri üzerinde durmak istiyorum. Sem'iyyât, akıl ve tecrübe alanının dışında haber yolu ile elde ettiğimiz bilgilerin genel adıdır. Haber den kasıt, vahiy ve Hz. Peygamberden gelen mütevatir haberlerdir. Taabbudi konular başta olmak üzere; kabir ahvali, ölüm ötesi hayat, diriliş, hesap, sırat, mizan, cennet, cehennem ve rüyetullah gibi konular sem'iyyat bahislerine giren konulardır. Bu konularda akıl, nakli destekler. Akıl, tümel bir delildir. Dinde tafsilat vahye ve peygambere aittir.(Bkz. Mâtürîdî, EbûMansûr Muhammet, Kitâbü't-Tevhîd, (tahk. FethullahHuleyf), İstanbul, 1979, s. 92-95) Bu açıdan dini yükümlülüğün temeli akıl değil, nakildir. Aklen mümkün olan bir şey hakkında nas varid olunca onu kabul etmek ve inanmak gerekir.(Bkz. Sâbûnî, Nureddîn, MâtürîdiyyeAkâidi, (çev. B. Topaloğlu), Ankara, 1978, s. 185 ) Hele hele sahih yollarla Hz. Peygamber (sav)'den rivayet edilen (mütevatir) haberlerin tümü itikatta delildir. Mütevatir haber, yalan üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayan çok sayıda ravinin rivayet ettiği haberler olup, kesin bilgi ifade eder. Mütevatir haberin şartlarını taşımayan haberlere de "âhâd" haber denilir. Âhâd haber, tek ravisi olan haberdir. Bir kişinin bir kişiden, bir kişinin birçok kişiden rivayet ettiği haberlerdir. Her ne kadar âhâd haber tek başına akâid konularında delil olmazsa da manaya delaleti zanni olan ayetleri açıklamada kullanılabilir. (Bkz.Mâtüridî, Kitâbu't-Tevhid, s. 7-10)
Hz. İsa (as)'ın nuzûl-i meselesine gelince, Kur'an-ı Kerim ve hadislerde kıyametin alâmetlerinden bahsedilir: Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi Yüce Allah'ın katındadır. Ancak şu ayetlerde kıyametin alâmetlerine işaret edilmiştir: "Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?" (Muhammed, 47/18) "Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!" (En'âm, 6/158)
Görüldüğü gibi bu her iki ayette de kıyametin alâmetlerinden bahsedilmektedir. Bu alametlerin ne olduğunun bir kısmı başka ayetlerde bir kısmı da hadis kaynaklarında kalem kalem sayılmaktadır. Rivayetlerden hareketle akâit kitaplarımızda kıyamet alâmetleri, küçük alâmetler ve büyük alâmetler şeklinde tasnif edilmiştir. Küçük alâmetlerden bahseden hadislerin muhtevasında aile ve toplumlarda meydana gelecek olan bozulmalara işaret edilir. Kıyametin alametleri ile ilgili rivayetlerin ortak mesajı, toplumun, bir nefis muhasebesine gitmesi ve kendisini ahlaki anlamda topyekûn bir çekaptan geçirmesinin gerekliliğidir
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız