Bir malın taksit sayısına göre, farklı fiyatlarla satışa sunulması caizdir. Mesela bir mal, peşin fiyatı bin liradan, altı ay vadeli fiyatı bin beş yüz liradan, bir yıl vadeli fiyatı da iki bin liradan olmak üzere değişik fiyat seçenekleriyle satışa sunulsa müşteri de bu seçeneklerden birini tercih edip kabul etse yapılan bu alışveriş caiz olur.
Alım-satım akdinde akde konu olan malın bütün niteliklerinin ve satış bedelinin alıcı ve satıcı tarafından bilinmesi ve açıklanması gerekir. Satıcının yanlış beyanı üzerine kurulan alım-satım akdinde, malda satın alış amacını ihlal eden ya da fiyatını düşüren bir eksiklik veya kusur bulunur yahut da mal normalden daha pahalı olursa müşteri dilerse satın aldığı malı konuşulan fiyat üzerinden kabul eder, dilerse malı geri vererek akdi bozar.
1- İslam'ın haram kıldığı şeylerin gayrimüslimlere satışı caiz midir?
Dinimizce yenilmesi, içilmesi ve kullanılması haram kılınan içki, domuz eti, akıtılmış kan, leş ve putların (Bkz.Mâide, 5/3, 90; En?âm, 6/145) satışı da yasaktır. (Bkz.Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/326 [14535]) Bu konuda Hz. Peygamber?(sav) genel bir ilke olarak şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ bir topluma bir şeyin yenilmesini haram kılmışsa, ondan elde edilecek kazancı da haram kılmıştır." (Ebû Dâvûd, "Büyû"? (İcâre), 66 [3488]) Buradan hareketle fukaha; Müslüman bir kimsenin haram kılınan şeyleri Müslüman veya gayrimüslim bir kişiye satmasının caiz olmadığını ifade etmişlerdir. Zira alışveriş iki taraflı hukuki bir işlemdir. Buna göre taraflardan birisi için caiz olmayan hususun karşı taraf açısından caiz olmasıyla hüküm değişmez. Müslüman açısından ise bir alışverişin caiz olması, alışverişe konu olan şeyden yararlanmanın helal olmasına bağlıdır. (Bkz.İbn Mâze, el-Muhît, 6/349)
Öte yandan Hz. Peygamber (sav), ashâbına, ellerinde bulunan haram olan şeylerden faydalanmak için bunları gayrimüslimlere satma gibi bir yol göstermemiş, onların itlaf edilmesini talep etmiştir. Bu bağlamda Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz Yüce Allah ve O'nun Rasulü; şarap (içki), leş, domuz ve putların satışını haram kıldı. Kendisine, Ya Rasulullah, ölmüş hayvanların iç yağları(nın satılması) konusunda ne dersiniz? Onlarla gemiler boyanıyor, deriler yağlanıyor, (kandillerde yakılmasıyla) insanlar aydınlanıyor, dediler. Rasûlullah?(sav), Hayır, haramdır, buyurdular." (Buhârî, "Büyû"?, 112 [2236]; Müslim, "Müsâkât", 71 [1581]) Başka bir rivayette de şöyle bir olay geçmiştir: "Bir adam Hz. Peygamber (sav)'e bir tulum şarap hediye etmiş, Hz. Peygamber, Allah'ın bunu haram kıldığını biliyor musun? diye sorunca adam, hayır cevabını vermiştir. Adam da yanındaki birine bir şeyler fısıldamış, Hz. Peygamber, Ona ne fısıldadın? diye sorunca adam, şarabı satmasını emrettim, demiştir. Bunu duyan Allah Resûlü (sav): Onun içilmesini haram kılan (Allah), satılmasını da haram kılmıştır, buyurmuştur. Bunun üzerine adam, şarap tamamen akıp bitinceye kadar tulumun ağzını açmıştır." (Müslim, "Müsâkât", 68 [1579])
Sonuç olarak dinimizce haramlığı kesin hükümlerle sabit olan şeylerin gayrimüslimlere de olsa satışı caiz değildir. Böyle bir şey caiz olsaydı Allah Rasûlü (sav)Müslümanlara haram olan şeylerin kendilerince iktisadî değeri olan gayrimüslimlere satılmasına ve böylece değerlendirilmesine izin verirdi.
2- Yapılan akitlerin kayda geçirilmesi zorunlu mudur?
Dinimiz yapılan akitlerin, hiçbir şekilde tartışmaya meydan vermeyecek şekilde net ve belirli yapılmasına itina gösterdiği gibi çıkması muhtemel anlaşmazlıkların çözümünde de elde net kanıtların bulunmasına önem vermiştir. Tarafların akit sırasında bu işlem için dinen gerekli olan şartlara riayet etmemeleri ve öne sürdükleri şartları belgelememeleri, günümüz ticari hayatında karşılaşılan olumsuzlukların en önemli nedenlerindendir. İslâm, alışveriş ve borçlanma işlemlerinin yazılmasını tavsiye etmiştir. Kur'an-ı Kerîm'de konuyla ilgili olarak; "Ey inananlar, belli bir süreye kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın... Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir." (Bakara, 2/282) buyrulması, ticari işlemlerin kayıt altına alınmasının önemine işaret etmektedir. Bir sonraki ayette ise "Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Allah'tan sakınsın." (Bakara, 2/283) buyrularak diğer alanlarda olduğu gibi ticari alanda da güven duygusunun çok önemli bir unsur olduğu ve bunun kötüye kullanılmaması gerektiği mesajı verilmektedir.
Bakara suresinin 282. ayetindeki borçlanma durumunda senet yapılması emri, ilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından zorunluluk değil tavsiye olarak değerlendirilmektedir. (Bkz.Kurtubî, el-Câmi?, 3/383) Ancak güven duygusunun, doğruluk ve dürüstlüğün olabildiğince zedelendiği günümüzde, ticarî işlem ve akitlerin kayıt altına alınması, karşılaşılabilecek anlaşmazlıklarda hukuki açıdan belge niteliği taşıyabilecek vasıtaların kullanılması önem arz etmektedir. Bu bakımdan yapılan akitlerin yazılı hâle getirilmesi, dinî bir zorunluluk olmamakla beraber; tarafların Kur'an'ın tavsiyesine uyarak ticari iş ve işlemlerini kayıt altına almaları daha uygun olur
Yazının Devamı İçin Abone Olmalısınız